– Bu yoğun temponuzun içinde değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederek başlamak istiyorum söze.
– Ben de bu sizli bizli konuşmayı şimdiden kaldıralım diyorum. Zaten daha önce birçok kez karşılaştık.
– Şimdi, neticede bir görevi yerine getiriyorsun. İnsanları göz önünde bulundurduğunda zorlandığın söylenebilir mi?
– Her işin zor bir yanı var ama insanlarla biraz daha rahat ve eğlenceli oluyor.
– İnsanın suça daha yatkın olduğunu mu söylüyorsunuz? Hırsızlık, cinayet gibi şeyler?
– Kastettiğim tam olarak bu değil. Ben böyle ufak tefek işlerle uğraşmam. Kritik yerlerde doğru noktalara müdahale ettiğinizde bunlar kendiliğinden gelecektir.
– Ne tip müdahaleler? Fazla özel olmayacaksa örnek verebilir misiniz?
– Kitlelerin yaşamını etkileyecek insanlardan veya anlardan bahsediyorum. En basit haliyle savaşları düşünün. Birkaç küçük müdahaleyle ortalığı epey karıştırabilirsiniz.
– Anlıyorum. Peki, savaş belli kuvvetler arasında olan bir şey, taraf olduğunuz oluyor mu?
– Taraf olmam söz konusu değil. Neticede tüm savaşlar benim zaferimle sonuçlanır. Bu arada hâlâ “siz” diyorsun. Büyük konular konuştuğum için duyulan saygıdan hiç hoşlanmıyorum.
– Kusura bakma, alışkanlık. Sorularla devam edelim kötülük de insandaki köklü duygulardan biri. Bunun işini kolaylaştırdığı oluyor mu?
– İnsana ait hiçbir şey köklü değildir dünyada. O da etrafındaki her şey gibi sürekli değişir. Bu yüzden kafanda böyle sınırlar yaratma. Mesleki bir tavsiye sana…
Soruna gelecek olursak, kötülük diye bir şey yoktur. İnsan seçimler halinde yaşar. Senin için kötü olan bir seçim başkasının hayatını kurtarabilir. Tersi de geçerlidir, kendi iyiliğin için yaptığın bir şey başkasının hayatını mahvedebilir. Hatta bazen hoşlandığın bir şey için kendine de zarar verdiğin oluyordur. Bu bir suç mu sence?
– Sanmam. Suç daha çok dışarıdan yapılan bir müdahale ile koyulmuş kuralların sonucunda varılan bir şey. İtaatsizlik gerektiriyor.
– İşte anahtar kelimelerden birine ulaştın; itaat… Ben başından beri bu kavrama karşıyım. Neyse ki zamanında irademi koydum ve kendime bir alan açtım. Herkes kendi özgürlüğü için iradesini koymalı, öyle değil mi?
– Araya giriyorum ama soruları sen sormaya başladın. Konuyu getirmek istediğim başka bir nokta var, ya da direkt sorayım, insana ne kadar şans veriyorsun?
– Tanrı insanı yaratırken ona o kadar çok haksızlık yapmış ki bazen ben bile acıyorum. Bunca yıkımı içinde barındıran bir varlık nasıl ayakta kalabiliyor şaşırıyorum. Ama çözeceğim…
– Çözeceğim derken?
– Hepinizi kendi evimde toplamanın bir yolunu bulacağım. Dünya bir yangın yerine dönüşmüş ve insanları ateşle korkutma devri kapanmıştır. Burada bu konulara girmek istemiyorum. Bildiğim kadarıyla bir sonraki konuğun için oldukça hassas bağlantılar peşindesin. Olumsuz bir etki yaratmak istemem.
– Teşekkür ederim. Son birkaç sorum kaldı fazla tutmayacağım.
– Devam et bakalım…
– Dünyayı istediğin noktaya getirmek için kullandığın bir grup ya da benzeri bir topluluk var mı?
– Benim başkaları gibi bir elçi ya da yardımcıya ihtiyacım yok. Hepiniz içinizde benden bir parça taşıyorsunuz. Bu benim için yeterli.
– Sanata bakış açınızı merak ediyorum. Hatta bir arkadaşım özellikle sormamı istedi. Müzik dinliyor musun? Hangi türler ilgini çekiyor?
Tanrının dışında bir yaratıcı fikri bana her zaman cazip gelmiştir. İnsan daha geç başladığı için bu konuda biraz geriden geliyor ama çabuk öğreniyor. Kaosu kabullenme konusunda da son yıllarda epey ciddi adımlar attı.
Müziğe gelince, işim gereği kullandığım oluyor ama illa bir isim vermemi isterseniz; Led Zeppelin’i ayrı severim. Onlar da beni severdi…
– Rock dinliyorsun yani?
– Ben onları, onlar beni, dediğim gibi geçinip gidiyoruz. Bu arada hitap şeklindeki kararsızlık canımı sıkmaya başladı. Son bir soru sor ve bitsin.
– Haklısınız, özür dilerim, bu şekilde konuşmaya pek alışkın değilim. Son olarak teknolojik gelişmelerle ilgili bir soru sormak isterim. Özellikle iletişim tarzımızdaki değişim sizin de işinizi kolaylaştırıyor mu?
-Ne demezsin… Doğal olmayan her şey benim alanıma girer. Ancak hesaplı davetler, yazılıp silinebilen sevgi sözcükleri, samimiyetsiz ve zorlama karşılıklar, bunlar beni yalnızca eğlendirebilir. Başlangıçta söylediğim gibi ben bu tip olaylara son noktada dahil olmam. Oluşum aşamasında görevimi yapar ve izlerim. Gerisini insanlar halleder.
– Benim sorularım bu kadar. Eklemek istediğin bir şey var mı?..
– …
– Yok mu?