En Son Yazılar
Burak Fidan: “Bir hortlamışlar, hortlaklar topluluğuyuz. Edebiyatın daha fazla cesede ihtiyacı var.”
Söyleşi: Burak Fidan – Rutin Fanzin Manifestonuzla başlayalım. Bir insan neden yaratıcı yazarlık kurslarına gider? Yaratamadığı için gider herhalde. Ortam güzel. Eskiden edebiyat seven kızlar çirkin, şişko, sivilceli olur derlerdi. Şimdi öyle mi? Al kızları vitrine koy. Atölyelerde yaratıcı kızlar ve erkekler olarak gayet yaratıcı biçimler, diller ve pozisyonlar bulacağız. Bunları vitrinlere taşıyacağız. Vitrinler...
Ozan Can Özübal: “Bana göre suç 2012’de başkalaşan insani duygulardan hâlâ aynı kelimelerle bahsetmek.”
Söyleşi: Ozan Can Özübal – Emrah Altınok Yarattığı karakterlerden birisi olan Oğuz gibi “iki yol gördüğü zaman bunlardan hangisi iyi yol diye sormayacak bir kafa yapısına sahip” olan genç yazar Ozan Can Özübal ile cesaret dolu ilk romanı itlaf hakkında konuştuk. – Emrah Altınok İlk romanını yayımlayan bir yazara hemen...
Demir Özlü: “Orhan Duru’nun ölümünden üç yıl sonra yayınlanan anlatısı bir başyapıt.”
Sevgili Orhan Duru’nun ölümünden üç yıl sonra yayınlanan anlatısı (récit)’nin bir başyapıt olduğunu söyleyeceğim. Onun üzerine birkaç satır yazmanın benim için ne kadar zor olduğunu edebiyat çevresinin değerlendirebileceğini, ama bu arada değerlendiremeyenlerin de çıkacağını bilmiyor değilim. Gene de bu zorluğu sırtlanmak durumundayım; geçmiş, uzun zaman sürmüş edebiyat çalışmalarımız, hissettiğimiz edebiyat anlayışları adına. Çünkü konumlar ne...
Burak Fidan: “Az Roman’ı hastalıkla sağlığın, ölümle yaşamın çatışmasından doğan çelişkilerin romanı olarak görebiliriz.”
Söyleşi: Burak Fidan – Ahmet Güntan Orhan Duru kendi için “Güncel Gerçekçiyim” diyor. Az Roman da bu tanımlamanın içine girer mi? 1970’lerin başında söylemişti Güncel Gerçekçi’yim diye. Bu tarihe kadar, toplumcu gerçekçi, eleştirel gerçekçi, fantastik gerçekçi öyküler yazdığını söylemişti eleştirmenler. Az Roman’ın önsözünde “Neden Az Roman?” diye soruyor Orhan Duru. “Belki de güncel yaşamımızda...
Oylum Yılmaz: “[İtlaf] Türk edebiyatında keşif yapmak, geleceğe kalacak yazarlardan fal tutmak isteyenlere duyurulur.”
Delikleri tıkamak için yalanları kullanınız “Gecenin karanlığında yanarak koşan bir köpek görseniz ne yapardınız? Ben iPhone’umla fotoğrafını çekerdim.” demiş, yalan söylemiş. Yoksa İtlaf’ı niye yazsın? Yanan bir köpeğin kendisine niye dönüşsün durduk yere? Yanan köpek ne demek, bir fotoğraf belki şimdi gözünüzün önünde kanlı canlı acıyla ve merhametle çakıp duran. Ya da edebiyatın içine yanmadan...
Oylum Yılmaz: “Dili, yazıyı seyrelten bu hikayeye, az pilav gibi azaldıkça yoğunlaşıp bereketlenen az romana vuruldum.”
Bastonunu kafama indirdi, evet resmen indirdi, ama allahtan başım yok, yani var da zahiri alandan sızan bir görüntü olsa olsa. Evet, bir hayaletim ben, Orhan Duru’nun kıyak otelinde yaşayıp ona musallat olanlardan hani. Elinde bastonu, geceleri sık sık çişe kalkan, yaşlı, zayıf bir adama niye mi musallat oldum? Bir kere otelin adı kıyak kendi kıyak, romanının adı...
Burak Fidan: “Bu çağın hızını tek başına yakalayabilmenin imkânsızlığına inandım Orhan Duru’yla birlikte.”
Söyleşi: Burak Fidan – Ozan Can Özübal “Az Roman derin bir kuyudur, suyu çok soğuk olan bir kuyu. Kendimi konumlandıramıyorum. Az Roman’ın ekseninde neyim ben? Romanın yazılışına yakın bir tanık mı, Orhan Duru’nun dostu mu, romanın ortak yazarı mı, yoksa romanın içinde bir roman kahramanı mı? Hepsi ve hiçbiri.” Kitabın henüz başında “hazırlayanın notu”...
Mesut Varlık: “Az Roman, 50 Kuşağı’nın verimleri içerisinde zirve noktasını işaret etmektedir.”
Çok roman hiç romandır! Orhan Duru’nun yıllardır beklediğim Az Roman’ı nihayet yayımlandı! Orhan Duru’nun dostu, yoldaşı, asistanı Burak Fidan ile yıllar öncesinden, Az Roman’dan tadımlık birkaç parça kitap-lık dergisinde yayımlandıktan sonra tanışmıştım. (Bilenler bilir; Burak Fidan, edebiyatımızın gizli karakterlerinden ve emekçilerinden biridir. Orhan Duru’nun arşivinden seçme yazıları da Roman Medyadan Önce Gelir başlığıyla...
Yekta Kopan: “Elinde Raskol’un Baltası ile zamanın ötesine yürüyen Orhan Duru’ya selam olsun.”
Orhan Duru’nun ölmeden önce yazdığı ilk romanda hayaletlerin ortalıkta cirit attığı Kıyak Otel’de yaşananlar yer alıyor. Sözü önce Jose Ortega Y Gasset alsın. “Roman Üstüne Düşünceler” isimli denemesinin ilk satırlarında şöyle diyor üstat: “Yayıncılar, roman piyasasının daraldığından yakınmaktalar. Gerçekten de eğilim, aslında eskiden olduğundan daha az sayıda roman satılıyorken, ideolojik içerikli yapıtlara olan talebin artması...
Burak Fidan: “Sabah saat beşte Orhan Duru beni bastonuyla dürterek uyandırdı: Azizim, kalk, bizi çok kıyak bir otele kaçırmışlar!”
18 Aralık 2012, Matbuat Dünyası programı, Açık Radyo. Konu: Orhan Duru’nun 80. Yaşına Doğru Özel Programı. Hazırlayan ve sunan: Mesut Varlık. Konuk: Burak Fidan.
Raskol’un Baltası: “Güncelle cedelleşen ama çoksatarların değil edebiyatçıların yazma tavrını içselleştirmiş herkesi bekliyoruz.”
Söyleşi: Raskol’un Baltası – Sibel Oral Kimsiniz siz? Vladimir, Estragon, Pozzo ve Lucky. Godot’yu bekleyenleriz. “Yüksek edebiyat bize alçak geliyor…” Size alçak gelen bu “yüksek edebiyatı” biraz anlatır mısınız? Kural koyucu edebiyat. “Şu şu şu kurallara uy. Fazla heyecanlanma. Edebinle davran, düzgün otur, düzgün konuş. Yüksek sesle gülme, öksürme. Sorulan “kimsiniz siz” sorularına edepli...