Samet
Sabaha karşı korkuyla uyanıyor ve güvende olduğunu fark edene kadar üzerine örttüğü talaş parçalarının altında bekliyor. Çıktıktan sonra da kendine gelemeyip uzun uzun zemindeki şekillere bakıp dalıyor. Güneş pencerede yükselmeye başlayınca kısa bir titremeyle toparlanıp yola koyuluyor.
Eşine az rastlanır büyüklükte bir kafeste yaşıyor Samet. Satıldığı dükkandan yalnızca büyük gözlü ve kahverengi olduğu için seçilmiş olsa da sakin ve uyumlu mizacıyla kısa sürede soylu bir karaktere sahip olduğunu gösterdi. Başlarda uyandığı yerden silindire kadar yürüyordu ancak zamanla kendine daha yakınlarda bir yer ayarlayıp yolu kısalttı. Yeni bölgesi daha lüks olduğu için morali epey yüksek. Bu arada Samet’in hayatın olumlu yanlarına odaklanan pozitif bir hamster olduğunu da eklemeliyim. Bütün hamsterlar böyle olmayabilir.
Kafesi hayli büyük olduğu için her sabah başına geçip döndürmeye başladığı silindiri de epey büyükçe. Bir tam turun tamamlanması hafızasının sınırlarını zorlayacak kadar uzun sürüyor. Turunu tamamladığında başladığı noktayı ve ne zamandır orada olduğunu unutup yepyeni bir hevesle döndürmeye devam ediyor. Bu da sanırım doğanın ona cömert davranmadığı konulardan biri.
Samet işini daima büyük bir ciddiyetle yapar. Kafesin dışında olup bitenle pek ilgilenmez, hatta bunun dikkatini dağıtacağını düşünür. Bütün ilgisini silindiri doğru hızda, kararlı bir şekilde döndürmeye odaklar. Sahip olduğu konforu bu disipline borçlu olduğundan emin bir şekilde yaşıyor.
Kafesteki ilk günlerinde düzenin nasıl işlediğini bilmiyordu. Zeminde sonradan kaldırdıkları şeffaf tüneller vardı. Bir süre bu tünellerin içinde koştursa da gün geçtikçe yaptığı ona çok anlamsız gelmeye başladı. Sonuçta eline hiçbir şey geçmiyordu. Tam hayatının bu şekilde geçip gideceğini düşünmeye başlamıştı ki kafesin ortasında duran büyük kırmızı silindiri keşfetti.
Silindiri çalıştırması çok kolaydı. İçine girip koşmaya başlıyor ve yorulana kadar buna devam ediyordunuz. Yorulduğunuzda ise zemine atlıyor ve bir süre sonra kafesin tam olarak göremediğiniz çatısından aşağı bir peynir parçası düşüyordu. Daha ilk seferde sistemi anladığını düşündü Samet. Peyniri alıp o zamanlar takıldığı uzak köşeye götürdü ve hak edilmiş ödülünü iştahla kemirmeye başladı.
Bu basit düzenin tekrar ettiği günlerden birinde Samet evde bir değişiklik hissetti. Sabahtan beri sanki takip ediliyormuş gibi bir duyguya kapılıyordu. Üstelik bu hislerinde sonuna kadar haklıydı. Evin içinde beklenmedik bir ziyaretçi geziyor ve sık sık kafese yaklaşarak Samet’in hareketlerini izliyordu. Feride dışarıda zor durumda kalınca bir süreliğine eve alınmıştı. Gece sessizce koltuğun arkasında beklemiş fakat sabah olunca açılıp evi turlamaya başlamıştı.
Evin sahibi ise Melis. Yaklaşık on yıldır ailesinden kalanlarla, geçim derdi olmadan yaşıyor. Mesleğini sorduklarında ise “Hayvanseverim” diyor. Konservatuarı kazanamayınca özel bir üniversitede tasarımla ilgili olduğunu düşündüğü bir bölüme girdi. Yedi yıl kadar devam ettikten sonra da hiçbir şey tasarlamadan hayatına kaldığı yerden devam etti.
“Samet bak kim gelmiş? Kardeş gelmiş, di mi oolum?”
Takip eden birkaç gün içinde Samet işine devam etmesine rağmen yukarıdan yiyecek hiçbir şey gelmedi. Yeterince çalışmadığını düşünerek silindirinde daha fazla vakit geçirse de sonuç değişmedi. Nihayet açlık ağır bastı ve Melis’in ilgisini çekmek umuduyla kafesin tellerinde yükselip zıplamaya başladı.
Ancak yanlış kişinin ilgisini çekiyordu. Samet’i tellerde gören Feride ani bir hareketle kafese doğru atıldı ve Samet’i kolundan yakalayıp onu dışarı doğru çekmeye başladı. Daha önce böyle bir şeyle karşılaşmamış olan Samet şoka girip çırpınmayı bıraktı ve boynunu Feride’nin dişlerine kaptırdı. Bir süre sonra Samet’in hareketsiz kaldığını fark eden Feride onu dışarı çıkaramayınca vazgeçip tekrar kafesin içine bıraktı.
Melis evin sakinlerini arkadaşına emanet edip başka bir şehirde, “Kuantum Düşünce” konulu bir “farkındalık kampı” için yola çıkmıştı. Döndüğünde ise arkadaşının konuyu pek ciddiye almadığını fark etti. Evin salonuna girmesiyle birlikte kafesin kenarında hareketsiz beyaz bir tüy yumağı ve Feride’nin yırtıp kaçtığı sineklikle karşılaştı. Belki de yaşadığı bu “farkındalık” için gerçekten kampa gitmesi gerekiyordu.
Samet şimdi Moda Çay Bahçesi’nin hemen karşısındaki çöp konteynırının içinde kalın siyah bir poşete sarılı halde çırpınıyor. Melis onu kafeste hareketsiz görünce aklına ölmüş olabileceğinden başka bir şey gelmedi. Bu da doğanın bazı insanlara cömert davranmadığı konulardan biri.
Bir hamster için sıradan bir hayat yaşadığı söylenebilir. Hatta bir insan için bile… Samet’in en büyük yanılgısı ise kafese atılan peynir parçalarının silindiri döndürmesiyle ilgili olduğunu düşünmesi… Oysa o küçük yemleri, yalnızca sahibine bağlı, uslu ve itaatkar olduğu için alıyordu. Huzur içinde yatsın.